3 Ağustos 2008 Pazar

Ludwig van Beethoven

müziğiyle tanıştığımdan beri hem kendisine özel bir yakınlık duymuş, yorumlamayı hevesle tercih etmiş, buna mukabil kendisini doğru yorumlamak isteyen her müzisyenin karşısına çıkan zorluklarla çoğu zaman başedememiş, buna rağmen belli başlı piyano eserlerinin çoğunu çalmış bir kimse olarak hakkında ifade etmek istediklerim, daha doğrusu kendim için ifade etmem gerekenler var galiba.

fazıl say beethoven'ı mozart ile kıyaslarken şöyle demişti : mozart'ın herhangi bir sonatını veya konçertosunu çaldığınızda içine girdiğiniz dünya, mozart'ın başka bir eserini çaldığınızda da hatırlayacağınız izler bırakır. öyle ki, 8-9 mozart konçertodan sonra 10.su kendilinden gelir adeta. ama beethoven'da her yeni başladığınız eserde aynı zorlukları, sanki yaşamamışçasına tekrardan yaşarsınız, hatta daha önce çaldığınız bir eseri yıllar sonra tekrarladığınızda bile!

beethoven'ın eserlerine yansıttığı kişiliği, gücü, sonsuz gibi görünen enerjisi, insanüstü boyutlarda dolaşan yılmazlığı, çalıcısının sadece belli bir içsel güce sahip olmasını gerektirmiyor, aynı zamanda gücünü beethoven'ın yazılarında muhteşem bir şekilde oranladığı gibi dengelemesini de gerektiriyor. büyük bir coşkuyu ifade eden bir cümlede, eğer beethoven'ın yazdığından daha fazla coşkulu yorumlarsanız bunu, ki insan olan herkes, yorumunun arkasına subjekif olarak benliğini, o andaki hislerini de koymak durumundadır, o zaman o dar alanda belki daha gösterişli bir etki elde etmiş, ancak genel anlamda eserin bütünlüğünü bozmuş oluyorsunuz. çünkü beethoven'ın gücü, sadece dengelendiğinde ortaya çıkıyor, çıkabiliyor. benzer bir abartı, liszt veya chopin'de rahatsız etmezdi. bana öyle geliyor ki, yorumcuya en az serbestlik tanıyan bestecilerden birisi beethoven.bunun sebebi de, eserlerinde kurduğu yapının kusursuz olması, sadece onun yazdığı şekliyle ifade edildiğinde bile yeterince etkileyici, büyük, güçlü olması. işte burada, yorumcuya azap dolu çalışma saatleri yaşatabilecek durum oluşuyor. beethoven'ın yaşadığı coşkuyu, kederi, sevinci, sükuneti anlatırken, kendi coşkunuz, kederiniz, sevincini veya sükunetinizin çekiciliğine kapılmaktan imtina etmek durumundasınız ! beethoven'ı yorumluyor , hem de muhteşem yorumluyor olduğunuzda bile, müzik her zaman sizden daha büyük kalacaktır üstelik.

yazımızı, meşhur beethoven yorumcusu alfred brendel'in sözleriyle bitiriyoruz :

'eğer ben bir geleneğe aitsem, bu gelenekte çalıcı eserin nasıl olması gerektiğini değil, besteci çalıcının nasıl olması gerektiğine karar vermelidir'

Hiç yorum yok: