26 Temmuz 2008 Cumartesi

Evgeny Kissin

mükemmel, kusursuz bir tekniği olduğu, hatasız çaldığı, ama mekanik yorumladığı söylenegeliyor yıllardır kulislerde. ama söyleyenler unutuyorlar ki, mükemmel teknik, mükemmel müzikalite demektir aslında. tekniği müziğin, sanatın emrinde kullanmıyorsanız mükemmel bir tekniğiniz yoktur.

evgeny kissin'in ise mükemmel bir tekniği, dolgun bir tonu, inanılmaz bütün cümleleri var.sert çalmıyor asla, müzikten feragat etmiyor, tekniği, kendi anlayışına göre müziğin emrinde.

evet, bazen çaldıklarına sanki dışarıdan bakıyormuşçasına yorumladığını söyleyebiliriz, bu da çalışını soğuk yapıyor çoğu zaman.ama asla anti-müzikal değil. tipik bir rus piyanisti değil kissin.

Mitya

Şostakoviç, Stravinski ve Prokofiev'in aksine gerçek bir sovyet bestecisidir. ekim devriminden sonra batıya kaçan bir çok sanatçının aksine ülkesinde kalmış, yaşamı boyunca politbüro ile çekişme içinde olmuş, yoksulluk çekmiş ve rejim açısından tehlikeli görülen insanların bir günde ortadan kaybolduğu, ne canlı ne de cansız olarak geri dönmediği sovyet rusyası'nda zaman zaman hayatını tehlikeye atacak şekilde politikacılarla ters düşmüş birisidir. Şostakoviç'in gerçek bir stalin karşıtı gibi davranmadığını, gerektiğinde rejimin gerektirdiği şekilde de davranabilmiş olduğunu bilsek de, bunun esas sebepleri şostakoviç'in öldürülmekten korkması veya muktedirlerin gözünde önemli bir yere gelmeye çalışması değil, rejimin ondan beklemiş olduklarının kendi kişiliğine ters düşmemiş olmasıdır. kısacası şostakoviç, stalin'in ve politbüro'nun beklentileri kendi zihnine ve düşüncelerine uygun olduğunda bir numaralı sovyet bestecisi ilan edilmiş, kendisi olamayacağı için istenilen şekilde davranmayı reddettiği zaman da yerin dibine sokulmuş, hayatı ve kariyeri sürekli bu gel-gitler ile gelişmiş bir dehadır.

Avrupa ve amerika ile bağlantısı sınırlı olduğu için, kendi zamanında yaşamış avrupalı ve amerikalı bestecilerle bağlantısı, mesela stravinski'de olduğu kadar değildir, bunu da müziğine baktığımızda görebiliriz. şostakoviç'in kendine özgü bir yazı dili vardır ve en düşünülesi özelliklerinden birisi, şostakoviç'in müziğinden etkilenmeniz için gereken tek şey, yaşıyor olmanızdır, eğer yaşıyorsanız, bu her ölçüsünde, her dörtlüğünde yaşayan müziğin sizi içine almamasına imkan yok.

24 Temmuz 2008 Perşembe

Goldberg Çeşitlemeleri

Goldberg Çeşitlemeleri'nin yazılış sebebi hakkında efsane mertebesine ulaşmış bir rivayet vardır ; Uyku sorunu çeken ve henüz evinde müzik seti olmayan yaşlı ve soylu kont kayserling, klavsen ile güzel nağmeler çalabilecek genç bir müzisyenin yarasına merhem olabileceğini düşünür, ve halihazırda johann sebastian'ın öğrencisi olan goldberg isimli öğrencisini bulur. o zamanlar henüz ergenlik döneminde olan goldberg, hocası bach'ın bir arya üzerine bestelediği varyasyonları her gece gerektiği kadar konta çalmak üzere anlaşır, ve bu iş karşılığında bach da yüklü miktarda altınla ödüllendirilir. sonuçta kayserling uykusuz günlerini geride bırakır, herkes de mutlu mesut olur vs.

bu hikayenin gerçeklikle bağdaşmıyor olmasını düşünmemiz için bir çok sebep var; ilki eserin başında herhangi bir ithaf yazısı yok, bach'ın sipariş üzerine yazdığı eserlerin tamamının girişinde kimin ve ne için yazdığı açıkça belirtilmiştir. ikincisi, bach'ın bu eser için yüklü miktarda ücret aldığını gösteren ve bir kontun imzasını taşıyan bir fatura yok. faturanın kayıp olduğunu ve ithaf konusunun nota basımı sonadan yapıldığı için es geçildiğini düşünelim, bir de şu var ki, bu kadar karmaşık bir eserin, 16 yaşındaki bir yorumcu düşünülerek yazılmış olması, üstelik bunun uykusuzluk sorunu çeken birisinin uyuyabilmesi için yazılmış olması, gerçekten insan mantıklı gelen bir olay değil. goldberg varyasyonlarında arya bitene kadar uykuya dalınması gerek, ilk varyasyon başladığı andan itibaren azıcık uykunun da kaçıp insanın manyak olması işten bile değil.

Bir de olayın başka bir yönü var, eğer goldberg varyasyonları bu rivayette yazıldığı gibi bir amaç için bestelenmiş olsa, eserin varyasyon olduğunu da düşünürsek, parça parça bestelenmiş olması, hatta goldberg tarafından her gece değişik varyasyonların çalınması, bunun sonucunda da varyasyon sayısı ve sıralaması konusunda karışıklıklar olması öngörülebilirdi. halbuki akılalmaz derecede matematiksel bir sistem üzerine oturulmuş ve bütün olarak bestelenmiş bu 30 küsür varyasyon, teker çifter bestelenmiş olmak yerine bir bütün olarak bestecinin zihninden çıkmış gibi görünüyor.

23 Temmuz 2008 Çarşamba

Hammerklavier

hammerklavier sonatını ilk dinlediğimde, ki o zaman henüz joachim kaiserin 'hammerklavier, müzik tarihinde yazılmış en büyük ve kompleks sonattır' demiş olduğunu bilmiyordum, beethoven'ın yazdığı en büyük piyano eseri olduğu kararına varmıştım.alışılmışın dışında uzunluğu ve beethoven'in piyano için yazdığı her eserde izlerine rastladığımız, ama bu eserde piyanisti vazgeçirmeye yemin etmiş teknik zorluklar değildi bunu hissettiren; sonat formuna o güne kadarki şeklini veren unsurların iç içe geçmişliği, beethoven'da daimi olarak rastladığımız dışa dönük-agresif , içe dönük-naif kontrastının ifade ediliş şekliydi.

beethoven sonat formunu yüceltmiş, arkasından gelecek koca bir romantik dönemde yazılacak olan sonatlara ışık tutmuş, yolu açmış olan bestecidir, ancak bu sonatın beethoven külliyatındaki yeri, hem de kendisinden sonra yazılmış olan sonatlar arasında (hatta öncekilerde bile) romantizme daha yakın, form olarak daha serbest ve kullanılan armoniler ve cümleler bakımından daha modern eserler olmasına rağmen, bambaşkadır.belki de bunun sebebi, eserin kaya gibi sağlam olmakla beraber alışılmış bir sonat formuna sahip olmasıdır.ağırlık noktası olan allegro, kıvrak ve oynak sayılabilecek scherzo, melankolik ağır bölüm ve canlı, ateşli (son dönem eserlerinde ayrıca füg de içeren) son bölüm yapısını beethoven bu eserde çok az değişiklerle kullanmıştır. bu değişiklikler scherzo bölümünün iki adet trio'ya sahip olması (ki başka hiç bir beethoven sonatta yoktur bu), ağır bölüm ile scherzonun yer değiştirmiş olması, ve son bölümün alışılmadık, romantik döneme aitmiş ve resitatiflerden oluşuyormuş hissi veren giriş kısmı ile yine alışılmadık derecede uzun ve kompleks füg kısmıdır.

teknik açıklamaları bir kenara bırakmak gerek sanırım daha iyi ifade edebilmek için.bana kalırsa eserin en kısa bölümü olan scherzo'nun ağır bölümden sonra değil de önce gelmesi (ki bu sadece bu sonata özgü bir özellik değildir) beethoven'ın ilk bölümün güçlü, majestik, büyük çehresi ile ağır bölümün melankolik arasında bir nefes almak istemesidir.aslında bu ağır bölüm için melankolik demek, biraz hafif bir tanımlama olarak kalıyor.beethoven ruhunun en karanlık tarafını, zihninde dolaşan düşüncelerin en umutsuzlarını, hem de hiç bir korunma olmaksızın, çıplak şekilde müziğe dökmüş gibi.bölümün alışılmadık derecede uzun olması, beethoven'ın daha önce yazdığı tüm ağır bölümlerden uzun olması da beethoven'ın bu sefer 'başka' hissettiğinin kanıtıdır belki.

beethoven bu eseri oldukça zor bir zamanında, kendisine maddi yardım sağlayan kuzeniyle kavgalı iken, bunun dolayısıyla maddi olarak çıkmazda iken yazmış olduğu anlatılır.beethoven'in yayıncısına yazdığı mektupta kullandığı 'paraya ihtiyacım var, size gönderdiğim bu sonat benim ekmeğim olacak' tarzı ifadeler, eserin o zamanlar moda olduğu üzere soylulardan birisine ithaf edilmiş olmasının ayrıca başka bir sebebidir.

Neşeye övgü

'...deine zauber binden wieder, was die mode streng geteilt,
alle menschen werden brüder,wo dein sanfter flügel weilt,...'

(sihrin birleştiriyor törelerin ayırdıklarını,
ve insanlar kardeş oluyor, kanatlarının dokunduğu her yerde.)

bariton insanlığa çağrısını yaparken, ilk dizeden sonra, 'sondern' den önce orkestranın bir motifi var, ve beethoven, 'sondern' kelimesinin verebileceği tüm ifadeleri vermiştir orada.

eserin en bilindik kısmı olan orkestra ve koronun beraber ana temayı çalmasından sonra bas ve baritonlar ünison olarak ikinci bir temayı seslendirirler.daha sonra ise aynı tema soprano ve altolardan armonize edilmiş olarak gelir. ünison kısmın yarattığı gerilim, bayan sesinin armoni ile birleşerek rahatlığı vermesi ve müziği çözmesi...

eserin ilk teması orkestra ve korodan son kez gelmeden önce dominant yedili armoninin koro için oldukça ince sayılabilecek bir registerde asılı kalması, pianissimo.

bir eşi benzeri daha bulunamayacak bir eser.

Wolfgang Gottlieb Mozart

35 yıla bu kadar büyük bir yaşamı sığdırabilmesi için insanın, 5 yaşında yazmaya başlamış olması gerekir, zaten mozart'tan başka ne beklenirdi ki ! kendisi yazmaya başladığında 5 yaşında değildi aslında, bizim insanları vücuduna hapseden dar görüşlülüğümüz suçludur onun harika çocukluğunda.

hayatta başarılı olan haydn'ın aksine mozart asla insanlarla düzenli iletişim kuramadı, belki de müzikleri ile fazla basitti onun için insanlar, ya da fesatlıkları ile fazla zor.

Claude Achille Debussy

debussy ile ravel'i karşılaştırırken ilkinin romantik empresyonist, ikincisinin ise klasik empresyonist sayılabileceğini ifade ederler bazı müzik bilimcileri. besteleme tekniği ve kullanılan formlar bakımından doğru olabilir bu, ancak yazdıklarına uzaktan bakan , tablo yapar gibi beste yapan biri etkisi uyandırır debussy bende. bu açıdan romantik olmaktan uzaktır.ravel ise müziğinin içinde yaşıyor gibidir, klasik formda yazan bir romantik besteci gibi.

bunun yanında debussy'de azımsanamayacak kadar çok wagner etkisi görülür.renk ve tını olarak olmasa da, armoni olarak kendinden sonraki bestecilerden (buna 12-toncular de dahil) daha yakındır wagner'e.bunun bir sebebi, çok sert disonanslar kullanmamış olması, bir sebebi de havada dolaşan sonsuz modülasyonlardan kaçınmış olması ve genel olarak pentatonik ve tam ton dizisi kullanması sonucunda tonaliteye belli oranda yakın kalması sayılabilir.

Mephisto Walzer

mephistopheles ve faust bir köye girerler, geldikleri sırada bir düğün vardır bu köyde...mephisto, çalgıcılardan birisinin kemanını alır, akort eder ve çalmaya başlar...bu vahşi ve şeytansı vals, faust'un gelini kaçmaya ikna etmesiyle kesilir.faust ve gelin, ormanın derinliklerinde kaybolurlar..bülbüller öterken müzik gittikçe yükselir, ve sonunda zirveye ulaşır. faust ve gelin, harika bir gece geçirmişlerdir...

franz liszt'in bu eseri, bir deyişe göre orgazmı anlatan tarihteki ilk eserdir...ancak liszt burada diğer eserlerinin aksine goethe'nin faust'undan değil nikolaus lenau'nun eserinden yola çıkmıştır.

Atonal müzik üzerine

tonal merkezi reddeden düşünce sistemi, yirminci yüzyılda toplum yaşamının, sanatın, politikanın, endüstrinin,kısacası insan ile ilgili her şeyin gelmiş olduğu noktanın bir sonucudur bence, ve bir çok müzisyen tarafından şaibeli görülmüş olsa da, yeni ufuklar açmış olduğu da bir gerçek. öncelikle vurgulayalım ; atonalite, dissonans (kakışımlı) armonilerin kullanıldığı müzik türü demek değildir, bir eserin atonal sayılabilmesi için, armonik ve melodik yapısının kulağı rahatsız etmesi bir kıstas sayılmaz. elbette ki, atonal müzik dissonans seslerden müteşekkil ve ilk dinleyişte rahatsız edici bir yapıya sahiptir, ancak yine de ayırdedilebilmesi için bu kadarı yetmez.

tonal merkezin reddedilmesi demek, yazdığımız müzikte, sahip olduğumuz 12 sesin de eşit role ve ağırlığa sahip olması demektir ki, esasen bir besteleme tekniği olan 12 ton sistemi gelecek hemen aklımıza, ancak 12 sesin eşit ağırlığa sahip olması, yazdığımız müziğin 12-ton müziğ sayılabilmesi için de yeterli veri değil. şöyle belirtilebilir ki, ki bunu bestecilerden örnekler vererek yapmak daha açık olacak gibi, debussy, ravel, bartok, şostakoviç, prokofiev (ve stravinski'nin erken dönemi), kullandıkları müzik dili bakımından 19. yüzyıl sonu bestecilerinden farklı bir yerde olsalar da, prensip olarak atonal değildirler. kakışımlı armoni kullanımın doruğa çıktığı mesela bartok yaylı quartetleri, stravinski bahar ayini, yine bartok piyano konçertoları, prokofiev piyano konçertoları ve şostakoviç senfoniler, bütün karmaşıklıklarına rağmen tonal veya modal merkezlere, en azından prensip olarak bağlı, içerisinde atonal öğeler kullanılmış olmasına rağmen 'atonalite' düşüncesi ile bestelenmiş eserler değiller.

atonalitenin ciddi olarak ele alınışı arnold schönberg ile olmuş, ve kendisi bu düşünce sisteminin önderliğini yapmıştır. anton webern, alban berg, daha sonradan olivier messiaen, pierre boulez, john cage, gibi besteciler, arnold schönberg'in ortaya koyduğu 12 ton sistemi üzerine gerek bir şeyler ekleyerek, gerek bazı prensiplerini kendilerine göre değiştirip yeni sistemler yaratarak, aramalarına devam etmişler diyebiliriz.

ilginç başka bir nokta da, 12 ton sistemini ortaya atan schönberg, bunu çoğu zaman ortaya attığı kurallar keskinliğinde ele almamış ve serbest atonal tarza eserler de ortaya koymuş.alnab berg'e baktığımızda da aynı tandansı görüyoruz. ancak anton webern, schönberg'in koyduğu kuralları tüm sıkılığıyla uygulamış, ve böylece sıkıcı bir besteci konumuna da çok rahat ulaşmış, en azından beim gözümde.

Brahms Paganini Çeşitlemeleri

müzik tarihinde Yazıldığı tarihten itibaren bir samanyolu havası hissettirmiş olan paganini temasının üzerine (samimi olalım ki, 'bir şarkısın sen, ömür boyu sürecek' teması, 24. kaprisin temasından daha etkileyici) yazılmış en büyük eserlerden birisi, brahms paganini çeşitlemeleri.

iki kitap halinde basılmış eserin özellikle ilk kitabı, daha da özellikle ilk 2 ve sonuncu varyasyonları, bir piyanisti tabureden kalkmaya ve artık zamanını ormanlık ve dağlık bölgelerde sadece yürüyüş yaparak geçirmeye yemin ettirebilir. brahms, her varyasyonda ayrı bir teknik problemin üzerine eğilmiş, ama bunu brahmsvari bir dolgunluk ve zerafet ile yapmış. tıpkı 51. egzersizdeki tuhaf çalışmaları başka bestecilerde göremeyeceğiniz gibi, mesela 2. kitap sondan iki önceki varyasyondaki yazı tarzını,veya ilk kitap 3. veya 4. varyasyonları da başka bestecilerde pek göremezsiniz. bir de bu eserde oktav glissandolar var, küçük parmağa kas yaptırmak gerek, brahms'ın zihnindeki şekil bir performans için.

19 Temmuz 2008 Cumartesi

Danseuses de delphes

claude debussy'nin preludes pour piano (piyano için prelüdler) başlıklı eserinin ilk bandında yer alan minyatür, türkçe'de 'delphi'nin dansçıları' manasına gelmekte.sakin dörtlükler ile son derece durağan bir müzik, polifonik yapısıyla dikkat çekiyor. tam ton dizisi kullanımı haricinde tonal bir eser, debussy'nin en tipik eseri sayılmaz pek. debussy prelüdler yorumlandığında çalınacak ilk eser olasından mütevellit, gerektirdiği sükuneti yakalamak için eseri sahnede bir kaç kez tecrübe etmek gerekebilir. bir de, debussy, akorlar arasına melodiler sıkıştırmıştır, bu melodileri akorun içinde değerlendirip sağlıklı bir akor tınısı yaratmak, müziğe yazık etmek olur.